oysa

0
Hiç dokunmuyorum ona… bir sigara yakıyor derin nefesler eşliğinde konuşuyor… biter bitmez etrafa bakıyor bir şey arar gibi sonra eli yine sigarasına gidiyor ve bir tane daha yakıyor… arada sırada gözleri dolu dolu oluyor ama hemen çocuksu bir neşeyle devam ediyor anlatmaya… ben de sessizce dinliyorum onu… arada bir başımı aşağı yukarı sallayarak onay veriyorum, bazen de onun cümlelerinin içinde kendi intiharımı tasarlıyorum…

“………. kabul etmeliyim bir zamanlar işlerim çok iyiydi... bir ofisim vardı gece geç saatlere kadar çalışırdım; kolay değil sabahlara kadar oturup düşüneceksin, yeni fikirler üreteceksin, sıradan şeylerle uğraşmayacaksın, mutlu edeceksin, mutlu edeceksin, hep mutlu edeceksin… bu işler sizin sandığınız kadar kolay olmuyor bayım... vaktiyle almışsın ünvanını hakkını vermen lazım… sonra bir gün bir anlaşma imzaladım... bu alanda ilk zararım da o dönem oldu… adil bir anlaşmaya benziyordu… aldıkça verecek, verdikçe alacaktım… hesapları karıştırmasaydım daha iyi olabilirdi belki… bir baktım ki hep vermişim aldıklarım ise bir süre sonra verdiklerimle karışıyor… anlaşmayı iptal ettim sonra… sonra iş sözleşmesinde daha belirgin maddeler koyarak gittikçe büyüttüm kalbimi… sevgi işçisiydim ben… minik el arabalarına kırık kalpler dolduruyordum… gerçekten zor bir işim vardı… doğru parçaları doğru ve görünmez bir şekilde birleştirmek işin en zor kısmı… gerisi daha rahat. . zor olan yanı şu; onca süre emek ver, yapıştır, temizle, parlat derken; geri ver ; kalbin sahibi seni bir daha tanımasın… haa bahsetmedim değil mi size bundan; bizim sektörde bitirdiğin her işin sonrasında geçici hafıza kaybın olur... hem müşteri hem de sen unutmak istersin… kolay değil bayım hiç kolay değil, sevgi işçisi olmak… senin sandığın kadar çabuk bitmiyor bu işler… yeri gelir düşersin derin kuyulara bir el çıkartır seni , yeri gelir tökezlersin, yeri gelir yorulursun… tabi işin bir de güzel tarafları var… bunları her işçi kendine göre yaşar benim için de var mesela ama her şeyi anlatmayayım şimdi size sayın bayım… ne demişler amatörler nuhun gemisini profesyoneller titaniği inşa eder… biz gizli işçileriz aslında…” biraz ara veriyor… uzaklara bakıyor gibi yapıyor gözlerini kısarak…karşısındaki boş duvara sanki bir şeyler çiziyor, beğenmiyor, siliyor, sonra tekrar, sonra tekrar…bir hıçkırık gibi çıkıyor sesi… “düşününce aslında insanın insana vereceği en büyük hediye yalnızlığıdır… biz ne yapıyoruz o hediyeyi en güzel şekle sokuyoruz… sektörde kıyasıya rekabet de vardır sayın bayım zordur tutunmak, adını duyurabilmek… çünkü bir kere bu işe girdin mi sesin cılız çıkar… topladığın kalplerin sesi bastırıverir senin sesini… neyse derin mevzu bunlar sayın bayım… sevgi işçiliğinden emekli oldum…” duruyor, başını kaşıyor ve derin bir iç çekerek devam ediyor… “…bu kadar anlattım size sayın bayım yalan söylemeyeyim emekli falan olmadım istifa ettim ben… siz hiç bilmezsiniz değil mi içinde hasarlı bir şey taşımanın ne demek olduğunu? bilemezsiniz değil mi sayın bayım? zaten içinde hasarlı bir şey taşıyanları ben tanırım… bilirim çünkü o duyguyu… bakın ben de taşıyorum mesela…” iki eliyle birden kendini gösteriyor, başını sağa sola sallıyor ve devam ediyor… “…misal bir zamanlar tanımıştım öyle birini… tam elimi uzatmışken kaçıverdi benden birden… ben de inat ettim eski işime dönmeyeceğim diye…anlattım ya bayım kalp kırmak kolay da doğru şekilde, doğru zamanda eski haline çevirmek çok zaman alıyor… hem zaten bu piyasada bu işin tek ustası ben kaldım… gerçekten istiyorsa nasılsa bulur beni tekrar, geri gelecektir diye düşündüm… işte o gün bugündür kendime inşa ettiğim kalenin en yüksek kulesinde bekliyorum saçlarımın uzadığı günü… belki tırmanır diye… hem belli mi olur belki saçlarımdan tutmak yerine yangın merdivenlerini kullanır… ama projede küçük bir hata yapmışım gelen acil çıkış kapısından girmeye çalışıyor içeriye oysa orası …….” susuyor sonra, gözleri doluyor… bir daha da açmıyor ağzını… bir anons duyuluyor sonra “tüm işçiler, duvar kenarında sıraya girsin” diye… kıpırdamıyor bile yerinden…

..................kısa...kısa...

6
.
.
.
.
.
.
önümdeki sorun şuydu : nereye gidersem kendime ihtiyacım olmazdı? Nereye gidersem zihnimi susturabilirdim?

......... kısa...kısa..

1
.
.


ekmeğe "ba" suya "ab" dedim sana "sen" dedim…
arabaya "bubu" yola "atti" dedim, sana "sen" dedim…
bildiğim tüm kelimeleri söyleyemedim ama yine sana "sen" dedim…
yine de sevdiğimi diyemedim…
oysa ne kolay kelimeydi benim için...

...........böyle olsa nasıl olur?

0





O kadar yavaştı ki hareketleri... ağır çekim bir filmin tekrar tekrar aynı saniyelerini izliyor gibiydim… kapıyı çaldı… yine aynı hızda kapı açıldı ve içeri girdi… sırılsıklam olmuştu… o kadar ki göz kapaklarını birbirinden ayırmakta güçlük çekiyordu… kapıyı açan adam ise ona sorgular gözlerle bakıyordu… ben ise beni asla fark edemeyecekleri gerçeğiyle baş başbaşaydım…

Kadın üzerini silkelerken “hiçbirşey sorma çok yoruldum” diyerek salona geçti ve yorgun bedenini koltuğa bırakıverdi… adam da peşi sıra hareket ederken “ama bir tanem bizim kararımızdı böyle olması” dedi… kadın “evet” dedi “haklısın bizim kararımızdı...”

Peşi sıra geçecek günler içerisinde kapıyı kimlerin tekrar çalacağını merak ediyordu… aklından bir önceki yıl geçti… üç kişi çalabilmişti ancak kapıyı oysa bu sayının altı olması gerekiyordu... Uzun bir süre sürdürdü yasını sonradan vazgeçti…

nasıl geçti peki” dedi adam çekinerek… “nasıl geçsin” dedi “bu sefer yedi oldu galiba… tam sayamadım ki… tüm gözler üzerimdeydi… gazeteciler yetmiyormuş gibi bir de öğrencileri toplamışlar… sigaran var mı?”Var tabi” dedi adam… yavaşça oturduğu yerden kalktı kütüphane süsü verilmiş bir dolabın ilk çekmecesinden bir paket çıkarttı... içinden birer tane çekti ve tekrar koltuğa yöneldi… elindekini kadına verirken bir tane de kendi dudaklarına götürdü… kadın oturur pozisyondan yatay pozisyona geçmişti o sırada… derin bir nefes aldıktan sonra kadının bacaklarına doğru gitti elleri… “başka bişey ister misin” diye sordu fısıltıyla… kadın “hayır” dedi “hiç bişey istemem sadece huzur istiyorum artık ve bugün olanları bir daha yaşamamak istiyorum” dedi sigara dumanının diliyle karıştığı sırada… “peki” dedi adam ve yanına uzandı... “ne zaman istersen ne olup bittiğini anlatabilirsin bana” dedi kadına sarılırken… kadın bir hıçkırık gibi “bir daha olmayacak biliyor musun bir daha asla olmayacak… yaşam artık çok kısa..ikimiz için de” dedi… sarılıp uyudular…

Şimdi söyle bir şey olsa yukarıda anlatılan kadın Dalyan’da binbir güçlükle yumurtlayan deniz kaplumbağası olsa adam da onun eşi olsa… bu yumurtalardan yedisi de çıkıp anneleriyle buluşabilseler, kucaklaşabilseler… yani böyle olsa nasıl olur acaba?